Spina bifida nedir?
Ayrık veya açık omurga da denilen spina bifida, yeni doğanlarda gözlenen bir hastalık olup omurgayı oluşturan kemiklerin gelişmelerini tamamlayamamasına bağlı omurgada bir boşluk veya açıklık olması durumudur. Spina bifida gebeliğin çok erken safhalarında, genelde anne karnındaki hayatın ilk ayında oluşur, sonradan meydana gelen bir hastalık değildir.
Omurilik nedir?
Omurilik sinirlerden meydana gelmiş kapalı bir tüptür. Bu sinirler kaslardaki sinirlere beyinden gelen emirleri ileterek kasların hareket etmesini sağlar. Aynı zamanda bu sinirler hissetmeyi de sağlar. Bebek, spina bifidalı doğmuşsa omurilik ile bunun üzerini örten omurga ve deri de kapanmaz. Dolayısıyla buradaki probleme bağlı sinirlerinden uyarıların geçmesinde bir güçlük vardır. Sinirlerle beyin arasında düzgün bir bağlantı olmadığı zaman da, değişik derecelerde felçler(hareket etme ve hissetme kaybı veya yetersizliği) ortaya çıkar. Ayrıca omurilikdeki hasara bağlı olarak hastaların büyük bir bölümü idrar ve dışkı kontrolü ile ilgili ciddi problemler yaşar.
Hidrosefali nedir?
Spina bifidalı doğan bebeklerde %90’lara varan oranlarda ‘’beyinde sıvı toplanması” olarak adlandırılan hidrosefali de görülür. Hidrosefali, beyin ve omurilikte düzenli olarak dolaşan sıvının (BOS) bu dolaşımının bozulması sonucu aşırı miktarda artması ve beyin içindeki boşluklarda yüksek basınca yol açmasıdır. Bebeklerde kafa kemikleri henüz tam sertleşmemiş olduğundan baş büyüyerek bu basıncı düşürmeye çalışır. Ancak erken dönemde tedavi edilmez ise beyin hasar görür. Hidrosefali gelişmesi ve beynin hasar görmesi zamanında tedavi edilerek önlenebilirse spina bifidalı çocukların zekâları normalden farklı olmaz. Bebeğin kafasının aşırı şekilde büyüdugun durumlar kolayca fark edilirken, bazı bebeklerde başta büyüme olmadığı için hidrosefali teşhisinin konulmasında geç kalınabilir. Bu nedenle bebeğin durumu doktorun uygun göreceği periyotlarda MR ve bilgisayarlı tomografi çekilerek hidrosefali şüphesi bakımından değerlendirilmelidir.
Spina bifida neden oluşur?
Bugün için bilinmeyen birçok faktörün bu hastalığın gelişiminde etkili olabileceği düşünülmektedir. Bazı ailelerde spina bifida daha sık görüldüğünden spina bifidanın kalıtımsal bazı nedenlere bağlı olarak meydana gelebileceği düşünülmektedir. Bilinenler arasında ise en önemlisi bir B vitamini çeşidi olan folik asittir. Bu vitaminin anne karnındaki ceninin omurilik tüpünün kapanmasına yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Eğer annede yeterince folik asid yoksa bebeğin omurilik tüpü uygun bir şekilde kapanmayabilir. Valproik asid denilen ve sara nöbetlerini önlemek için annenin kullandığı bir ilacın da bu hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Bunların dışında alkol ve çinko gibi elementler de suçlanmaktadır.
Spina bifidanin dünyada ve Türkiye’ de sıklığı nedir?
Dünyada 10 milyon spina bifidalı vardır. Gelişmiş ülkelerde her bin çocuktan biri spina bifidalı olarak doğmaktadır. İzmir’de 2000 yılı içinde gerçekleştirilen bir araştırmada spina bifida görülme sıklığı binde 1.5, Ankara’da yapılan bir başka çalışmada ise bu oran binde 4 olarak bulunmuştur. Türkiye’de bölgeler arasında farklar olabilir ve ülkemizin daha az gelişmiş bölgelerde bu oranın daha yüksek olma olasılığını vardır.
Spina bifidanin önlenmesi mümkün müdür?
Türkiye’de halen spina bifidalı bebeklerin büyük çoğunluğu doğumdan önce teşhis edilemeden doğmaktadır. Ancak ne yazık ki düzenli olarak hekim kontrolunda hamileliğini geçiren ve bebeğinin normal olacağı söylenen birçok ailenin de çocuğu spina bifida ile doğmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda gebelik öncesi alınan folik asit ile bu hastalığın 7 kat önlenebileceği gösterilmiştir. Günümüzde birçok gelişmiş ülkede tüm anne adayları daha gebe kalmadan önce folik asit almaya başlamaktadır. Çünkü anne gebe kaldığını öğrendikten sonra artık spina bifidayı önlemek için zaman geçmiş olmaktadır. Bu durumda bebeğin spina bifidalı olup olmadığını anlamak için hamileliğin 16-18. haftaları arasında bir kan testi (AFP) ve ayrıntılı ultrason incelemesi yapılması gerekir. Bunlarla bebek spina bifidalı ise %75-80 oranında tanı koyulur. Aile bu konuda bilgili ve deneyimli bir doktor ile konuşarak bu dönemde gebeliği sonlandırmaya karar verebilir.
Folik asit hangi gıdalarda bulunur?
Pek çok besin maddesi folik asit içerir. Bunlar: portakal, mandalina, greyfurt gibi narenciyeler, kavun, karpuz, fasulye, brokoli ve ıspanak gibi yeşil sebzeler, fındık ve karaciğerdir.
Spina bifidanın çeşitleri nelerdir?
Hastalığın ağırlığının derecesi, spina bifidanın yerine ve kesenin içerdiği sinir miktarına göre değişir. Hangi sinirlerin etkileneceği, sırttaki açıklığın bulunduğu yere bağlıdır. Sırttaki açıklık ne kadar yukarıda ise daha çok sayıda sinir etkilenmiş ve daha ağır bir felç durumu var demektir. Bu nedenle spina bifidalı bazı kişiler hiç veya pek az cihaz kullanırken bazıları tekerlekli sandalye kullanma durumunda kalmaktadır. Kabaca spina bifidanın 3 cesidi vardır:
- Spina bifida okkülta: Bu spina bifidanın en hafif formudur. Herhangi bir belirti vermez. Omurgayı oluşturan kemiklerin bir ya da birkaçında küçük defekt ya da defektler bulunur. Omurilik ve sinirler normaldir. Kişiler genelde kendilerinde bulunan bu durumun varlığından habersizdirler. Tek belirti defektin olduğu bölgede (örneğin belde) cilt üzerinde aşırı bir kıllanmanın olmasıdır. Tanı genelde başka bir nedenden dolayı çekilen omurga röntgeni esnasında şans eseri konur.
- Meningosel: En nadir görülen spina bifida formudur. Omuriliği çevreleyen zarlar omurganın açık kısımlarından dışarıya doğru fıtıklaşırlar. Fıtık kesesi içinde beyin ve omuriliği çevreleyen ve koruyan beyin omurilik sıvısı da bulunur. Bu kistik görünümlü yapının boyutları değişken olabilir ve normal gelişimi sağlamak için ameliyat ile çıkartılabilir.
- Meningomiyelosel: Bu hastalığın en ileri formudur. Fıtıklaşan kistin içinde meningoselde bulunan zarların yanı sıra sinir kökleri ve omuriliğin kendisi de bulunabilir. Bazen kist olmaz ancak omurilik kendisi tamamen fıtıklaşabilir. Omuriliği çevreleyen sıvı dışarıya kaçabilir. Açıklık cerrahi olarak kapatılmadığı sürece, etkilenmiş bebekler enfeksiyon açısından büyük risk altındadırlar. Cerrahi tedaviye rağmen bazı bebeklerde değişik derecelerde bacak felci, idrar ve gaita tutamama problemleri görülebilir.
Ameliyat şart mıdır, ne zaman yapılır?
Spina bifidalı bebekler eğer meningomiyelosel ile doğmuşsa, ilk günlerde sırtlarındaki kese ameliyatla kapatılır. Bu operasyonla omurilik rahatlatılarak düzenli gelişmesine olanak sağlanmakta ve ilerde bebeğin yürümesinde, idrar yapmasında veya dışkılamasında oluşabilecek sıkıntıları önlenmeye çalışılmaktadır. Bazı bebeklerde sırtındaki ya da belindeki kesenin üzerinde deri yoktur. Bu bebekler kesenin açık kalmasından dolayı enfeksiyona açıktır. Bu nedenle daha erken dönemde ameliyat edilerek bebeğin enfeksiyon kapması da önlenir. Bu arada spina bifida'ya eşlik eden ayak, kalça ve iskelet kusurlarının cerrahi tedavisi, aynı seansta yapılıp yapılmayacağı da akılda tutulması gereken diğer bir konudur. Hidrosefali gelişenlere beyindeki fazla sıvıyı kan dolaşımına boşaltan şant yerleştirilir.
Şant nedir?
Şant beyinde tıkanmış yollara bağlı olarak biriken beyin-omurilik sıvısının (BOS) kan akımına yeniden katılmasını sağlayan bir operasyondur. Şant düzeneği bir tüp sistemi ve sıvının drenaj hızını düzenleyen ve drene olan sıvının geri akımını engelleyen bir kapaktan oluşur. Cerrahi olarak üst ucu beyindeki bir karıncıkta, alt ucu ise karın boşluğunda olacak şekilde yerleştirilir. Şant tüm kısımları vücudun içinde kalacak şekilde takılır. Bu sayede dışarıdan görülmez ve dış etkilerden korunur. Karın boşluğuna boşaltılan BOS buradan kan akımına katılır. Komplikasyonlar genellikle drenaj sisteminin herhangi bir yerinde bir tıkanma olmasıyla ortaya çıkarlar. Bazen de küçük yaşta çocuğa takılan şantın yıllar içinde çocuğun büyümesi ile kısa kalması sonucu yeni ameliyat gerekebilir.
Tedavi sonrası cocuklar tamamen iyileşebilir mi?
Ameliyatlarla veya bazı tedavi yöntemleri ile bu hastaların yaşamları mümkün olduğunca normale yakın hale getirilmeye çalışılır. Tamamen sağlıklı biri haline gelemeseler de bağımsız yaşayabilmeleri mümkündür. Ancak bu, tıbbi destek yanında, büyük ölçüde toplumsal yaşamdaki engellerin ortadan kaldırılmasına da bağlıdır. Fizik tedavi yaklaşımları ile kas kuvvetinin artırılması, eklemde oluşabilecek bozulmaların önlenmesi ile çocuğun bağımsızlığının artırılması, çocuk ve ailenin yaşam kalitesinin artırılması, cihaz yaklaşımları ve yürümeye yardımcı araçların kullanılması ile ayakta durma ve yürümenin sağlanması amaçlanır, barsak ve mesane problemlerinin tedavisinin üzerinde de özellikle durulmaktadır. Elbette tedavi sürecine ailenin katılımı büyük önem taşır.
Mesane nedir ve ne işe yarar?
İdrar kesesi (mesane) tümüyle kas dokusundan oluşmuş idrar depolamaya yarayan bir organdır. İdrar kesesinin çıkışında sfinkter adı verilen bir başka yapı daha bulunmaktadır. Herhangi bir bozukluğun olmadığı durumda böbreklerde oluşan idrar, üreter adı verilen borular ile mesaneye ulaşır. Mesane, içinde idrar biriktikçe genişleyebilme özelliğine sahiptir. Böylece idrarı iç basıncını arttırmadan kapasitesi ölçüsünde depolar. İdrar kesesinin kapasitesi yaş ilerledikçe artar. İdrarın depoladığı süre boyunca, sfinkter kası kasılı kalarak idrar kaçırmaya engel olur. İdrar yapma ihtiyacı duyulduğunda ve idrar yapabilecek ortam sağlandığında sfinkter kası gevşeyerek, yolun açılmasını sağlar. Hemen arkasından mesane kası kasılmaya başlar ve tamamen boşalana kadar idrarı dışarıya pompalar. İdrar tam olarak boşaltıldığında mesane kası gevşeyerek depolama konumuna geçer. Sfinkter ise kasılarak yeniden idrar kaçırmayı önleyecek görevine başlamış olur. İdrarın depolanması ve boşaltılmasında mesane kası ve sfinkter kasının uyumlu olarak çalışması çok önemlidir. Normal bir işeme için beyin, beyin sapı, omurilik, mesane ve sfinkterden oluşan yapının sağlam olması ve uyumlu çalışması gerekir.
Nörojen mesane nedir?
Mesaneyi kontrol eden sinirler belden çıkarlar. Bu bölgede olan kese veya bu bölgeye yapılan ameliyatlar nedeniyle bu sinirler etkilenebilir. İdrar kesesi ve kalın bağırsağın son kısmının çalışmasını kontrol eden sinirlerin etkilenmesi ile 'nörojen mesane' dediğimiz, sinir sistemi bozukluğuna bağlı idrar kesesi çalışma bozukluğu ortaya çıkar. Meningomiyeloselli çocukların yaklaşık %95'inda mesane ve sfinkterin çalışma bozukluğu vardır. Mesane, sfinkterin normal dışı çalışması sonucunda tam olarak boşaltılamaz. İdrar yaparken mesanenin içindeki basınç çok yükselebilir veya idrarı tutmak mümkün olmayabilir. Mesane çalışma bozukluğunun şekli ve ağırlığı çok değişebilir. Hiç bir meningomiyeloselli çocuğun mesane bozukluğu diğerine tam olarak benzemez. Dolayısıyla hiçbir çocuğun tedavisi de diğeri ile aynı değildir.
Nörojen mesanenin önemi nedir?
Mesane, içerisindeki idrarı tam olarak boşaltamazsa içeride kalan artık idrarın iltihaplanması kolaylaşır. Bu nedenle nörojen mesaneli çocuklarda idrar yolu iltihabı sık görülür. Mesanenin dolu kalması böbreklerden mesaneye idrar geçişini zorlaştırarak üreterler ve böbrek içersindeki toplayıcı sistemin genişlemesine ve böbreklerin çalışmasının bozulmasına neden olur. Yüksek basınçla idrarın depolanması veya yüksek basınçla idrar yapılıyor olması, vezikoüreteral reflü (VUR) adı verilen idrarın mesaneden böbreklere geriye kaçmasına neden olur. Bu nedenle nörojen mesaneli çocuklarda vezikoüreteral reflü daha sık görülür. İdrar yolu iltihabı ve reflü bir araya gelirse, iltihaplı idrar böbreklere ulaşır ve piyelonefrit denilen böbrek iltihabına yol açar. Böbreklerin reflü ve iltihaplanma ile zarar görmesi önlenmezse, ileriki yıllarda yüksek tansiyon veya böbrek yetmezliği gelişmesi söz konusu olabilir. Sonuç olarak mesanede başlayan bozukluk, zamanında uygun tedaviyle kontrol altına alınmazsa böbreklerin ciddi olarak etkilenmesine ve çalışmasını kaybetmesine kadar gidebilir. Bu durumun spina bifidalı çocukların yaşayabileceği en hayati sorunlardan biri olduğu unutulmamalıdır.
Nörojen mesaneli cocuklar nasil takip edilmelidir?
Bu çocuklar beyin cerrahisinde (nöroşirürji) ameliyat olduktan sonra hemen çocuk ürolojisinin takibine girmelidirler. Videoürodinamik incelemeler ile mesane fonksiyonları değerlendirilmeli, gerekirse temiz aralıklı kateterizasyona (TAK) başlanmalı, antikolinerjik ilaçlar eklenmelidir. Bu sayede hem mesane içindeki basınç azalmakta, eğer uygun yapılırsa enfeksiyon azalmakta, böbrekler idrarın geri kaçışına maruz kalmadığından korunabilmektedir. Bu tip çocuklarda sıklıkla bağırsaklara ait sorunlar da söz konusu olup, kabızlık ve gaita kaçırma birlikte bulunabilir. Bunların tedavisi de mesane ile ilgili problemlerin ayrılmaz bir parçasıdır.
Nörojen mesane için yapılan ameliyatlar nelerdir?
Mesane içi basıncının kontrol edilemediği, mesane kapasitesinin küçük olduğu hastalarda mesaneyi büyütme ameliyatları (ogmentasyon) veya idrar kaçırmayı azaltıcı ameliyatlar (mesane boynunun yeniden şekillendirilmesi veya askı ameliyatları) uygulanabilir. Bu konuda uzun yıllardan beri çok çeşitli cerrahi operasyonlar uygulamaktayım.
Mesaneyi büyütme ameliyatı (ogmentasyon) nasıl yapılır?
Ameliyat öncesinde lavman ile barsak temizliği yapılır ve antibiyotik tedavisine başlanır. Operasyonda genel anestezi kullanılır. Orta hattan başlayıp göbek üstü seviyeye kadar yapılan bir kesiyle karın içine ulaşılır. Mesane etraf dokulardan serbestlendikten sonra önden arkaya doğru kesilerek açılır. İleum adı verilen ince bağırsaktan alınan 20-30 cm lik bir parça kendi üstüne kesilip dikilerek açılmış olan mesaneye ağızlaştırılır.
Kateterize edilebilen kanal ameliyatı (Mitrofanoff yöntemi) nedir?
Üretra denilen dış idrar kanalı, idrarı yapmak için uygun veya yeterli değilse alternatif yollar denenebilir. Bunlardan birisi de apandiks adı verilen organı kullanmak suretiyle yeni bir idrar kanalı açmaktır. Burada apandiks idrarı geri kaçırmayacak bir teknikle, bir ucu mesaneye bir ucu cilde ağızlaştırılarak kateterize edilebilir bir yol oluşturulur.
Ogmentasyon ameliyatının riskleri nelerdir?
Bu ameliyatın taşıdığı bazı riskler/komplikasyonlar vardır. Bunlar % 3 ile % 30 arasında bildirilmektedir. Bunlar; kan trasfüzyonuna neden olabilecek kanama, ameliyat esnasında ince veya kalın barsak travması, ameliyat sonrası dönemde uzun sürebilen idrar akıntısı, ameliyat sonrası erken dönemde barsak hareketlerinin geri dönmesinde gecikme veya tıkanıklık, barsak birleştirme hattından kaçak, dış idrar yolundan veya cilde ağızlaştırılan kısımdan idrar kaçırma, ameliyat sonrası uzun dönemde mesanede taş oluşumu sayılabilir.
Alternatif yöntemler nelerdir?Otoaugmentasyon; mesanenin kas tabakasının, iç mukoza tabakası korunarak kesilmesiyle mesanede büyük bir cep oluşturularak kapasite artışını ve basınç düşüşünü sağlayan bir ameliyattır. Ancak, günümüzde çok önerilen bir operasyon tekniği değildir.
Ayrıca seromuskular enterosistoplasti tekniği de uygun vakalarda yapılabilmektedir. Bu yöntemde idrar torbasının en iç tabakası yerinde bırakılmakta, bunun üzerine barsaktan alınan ve en iç tabakası soyulan barsak tabakası kapatılmaktadır. Çok özel bir operasyon olan bu teknikle ilgili yaptığımız çalışmalar ve elde ettiğimiz deneyimlerimiz, dünya çapında çeşitli dergilerde yayınlanmıştır.
Bu ameliyatların dışında idrarı tutamayan olgularda; mesane boynunda problem varsa, mesane boynuna yeniden şekil verme (rekonstrukşiyon) ameliyatları ve yapay üriner sfinkter takma ameliyatları da uygulanabilir.
Ben dünyada bu konuda tarif edilen tüm operasyonları hastalarıma başarıyla uygulamaktayım. Hatta robotik sistemleri kullanmak suretiyle Avrupa’nın ilk çocuk ogmentasyon sistoplasti operasyonu ile ve dünyanın ilk her iki böbreği de çalışan 12 yaşında bir kız çocukta robotik üreterosistoplasti operasyonunu başarıyla gerçekleştirdim.
Ameliyattan sonra hastaların dikkat etmesi gereken konular nelerdir?
Ameliyat sonrasında herhangi bir komplikasyon gelişmediği takdirde sondalarınız ve drenleriniz çekilecek, sorunsuz bir şekilde TAK yaptığınızdan emin olunduktan sonra hastaneden çıkışınız yapılacaktır. Kontrol süreleriniz doktorunuz tarafından size bildirilecektir.
Ameliyat sonrasında 2-3 günde bir mesanenin yıkanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Mesaneye barsak parçası eklendiği için bu parçanın sümüksü bir akıntısı olmaktadır. Küçük çocuklarda sonda çok ince olduğu için bu yoğun sıvı TAK işlemi sırasında sondayı tıkayıp mesanenin boşalmasını engelleyebilmektedir. Zaman geçtikçe barsak parçasının oluşturduğu bu sümüksü sıvı azalmakta ve 1 yıl kadar sonra kesilmektedir.
Takibin amacı nedir?
Spina bifidalı çocuklar beyin cerrahi, üroloji/cocuk urolojisi, fizik tedavi, nefroloji ve ortopedi uzmanlarının devamlı kontrolleri altında olmak zorundadırlar. Periyodik kontrolleri aksatılmamalıdır. Doğumda nörojen mesaneli çocukların %90'ında böbrekler normaldir. Bununla birlikte ürolojik kontrol yapılarak tedavi düzenlenmezse, er veya geç bu çocukların %50'sinde böbrek hasarı ortaya çıkar. Meningomyelosele bağlı nörojen mesaneli çocukların yaşamlarını koruyabilmeleri ve kaliteli bir yaşam sürebilmeleri için doğumu izleyen günlerde beyin cerrahisi incelemesi ve tedavisi ne kadar önemli ise hemen sonrasında nefroloji ve üroloji takibi de o kadar önemlidir. Nefrolojik-ürolojik inceleme ve tedavide amaç, öncelikle böbreklerin korunmasıdır. Bu sağlandıktan ve çocuk ilk yıllarını sağlıklı geçirdikten sonra, sıra idrar kaçırmanın önüne geçilmesine gelir. Nörojen mesaneli çocuklar ilkokul çağına yaklaştıklarında tedavileri için yapılması gerekenler büyük ölçüde tamamlanmalı ve bez kullanmaya ihtiyaç kalmayacak şekilde kuru kalmaları sağlanmalıdır.
Temiz aralıklı kateterizasyon (TAK) nedir?
İdrarını yapamayan hastalara idrar yolundan bir katater ile (sonda) girilerek mesanenin boşalması sağlanır. Kuru bir alt sağlamak ve böbreklerin VUR’dan etkilenerek bozulmasını önlemek için TAK uygulaması yapılmaktadır. TAK uygulanmasının ne şekilde yapılacağınin egitimi doktorunuz tarafından size verilecektir. Çocukların TAK uygulamasına zaman içinde aktif olarak katılımı sağlanmalıdır. Mesanenin fonksiyonuna ve kapasitesine bağlı olarak günde 4 ila 6 kez TAK işlemi önerilmektedir. Geceleri iki kateterizasyon arası 8 saati aşmamalıdır. Mesane büyültme ameliyatı olan çocukların bazılarına göbeğine yakın bir bölgeden ikinci bir idrar yolu açılır. TAK buradan yapılır. Bu ikinci idrar yolu ameliyattan önce hasta yakınlarına sorulmaktadır. Hasta ya da hasta yakını isterse yapılmaktadır. Yoksa TAK normal yoldan yapılabilmektedir.
Çocuklar okula başladıktan sonra ise çocuğu okula göndermeden önce bir uygulama, öğle arasında ikinci uygulama yapılabilir, ancak çoğu okulda hemşire ve TAK işlemi için uygun fiziki ortamın bulunmadığı da unutulmamalıdır. Bu noktada okul idaresinden bu işlem için uygun bir oda tahsis edilmesi gündeme gelebilir. TAK saatleri ebeveynler, öğretmen, okul idaresi varsa sağlık personeli tarafından beraber kararlaştırılmalı ve bir takvime bağlanmalıdır. Derslerin aksamaması için teneffüs ya da öğle araları değerlendirilmelidir.
İdrar yolu enfeksiyonlarının önlenmesinde ailenin rolü nedir?
Çocuğun altı sık sık kontrol edilerek ıslak kalması engellenmelidir. Özellikle kız çocukları enfeksiyona daha yatkındır. Dolayısıyla bunlarda iyi bir kişisel hijyen uygulanmalıdır. Tuvalet temizliği bu çocuklarda önden arkaya doğru yapılmalıdır. TAK yapılması esnasında hijyenik bir ortam sağlanmalı, saatinde ve dikkatlice yapılmalıdır. Bakterinin idrar yolundan atılmasına yardımcı olmak için bol miktarda sıvı tüketimi alışkanlık haline getirilmelidir. Çocuğun mesanesini sık sık boşaltması teşvik edilmelidir.
Lateks alerjisi nedir ve neden bu grup çocuklarda sık görülür?
Spina bifidalı çocuklarda lateks alerjisi diğer çocuklara nazaran daha sık görülmektedir ve çocuğunuzun hayatını ciddi manada tehdit edebilir. Çocuğunuz kaşıntılı ve burnu devamlı akıyorsa, gözleri kaşınıyor ve sulanıyorsa, deride döküntü ve kırmızı lekeler varsa, dudakları ya da dili şişiyorsa ve solunum problemleri varsa lateks alerjisi olması muhtemeldir. Lateks alerji testi kan örneği verilerek ya da deri üzerinde yapılabilmektedir. Lateks içeren ürünleri mümkün olduğunda çocuğunuzun bulunduğu ortamlarda bulundurmayınız. TAK işlemi için ya da diğer rutin tedaviler için reçete yazdırırken bünyesinde lateks bulundurmayan sondalar, şırıngalar, eldivenler konusunda doktorunuzu uyarınız. Lateks alerjisi mevcut ise hastane ortamlarında işi riske atmamak için çocuğun bileğine “çocukta lateks alerjisi vardır” yazan bir bileklik takmak uygun olacaktır. Ayrıca çocuğunuzun iletişim kurduğu arkadaşları, bakıcısı, öğretmenleri, hocaları, antrenörü, hemşiresi, diğer aile büyükleri ve diğer iletişim kurabileceği kimseler lateks alerjisi hakkında bilgilendirilip uyarılmalıdır.